Hamdullah Suphi, İstanbul´da babasının adıyla anılan konakta doğar. Bu konak o tarihlerde edebiyat, ilim, siyaset adamlarının sohbet ettikleri yerlerdendir. Nitekim Divan Edebiyatı´nın son şairleri; Nevres Efendi, Hakkı Bey, Kâzım Paşa, Avni Bey ve Nâmık Kemal´in sık sık bir araya geldikleri Sami Paşa Konağı adeta bir bilim yuvası gibidir.Ortaöğrenimini o denemde Osmanlı Devletinin batıya açılan tek sivil penceresi olan Galatasaray Sultanisi´nde tamamlar. Galatasaray´da okumanın kendisine sağladığı çok iyi bir Fransızca bilgisi sayesinde zamanın fikir akımlarını ilgiyle takip eder.
1904´da Galatasaray Sultanisi´ni bitiren Hamdullah Suphi, 1905´te Tütün İnhisarı Merkez İdaresi Tercüme Kalemi´nde stajyer memur olarak çalışmaya başlar. İşini beğenmeyen Hamdullah Suphi, "en çok sevdiğim meslek" dediği öğretmenliğe geçer. 1908´den itibaren çeşitli okullarda farklı dersler veren Hamdullah Suphi, Darülfünun´da verdiği "Hikmet-i Bedâyi"(Estetik), dersinde çok başarılı olur. Asıl onu üne kavuşturan faaliyeti ise, Osmanlı Devleti içindeki azınlıkların dayanışmasına ve faaliyetlerine karşı bir tepki olarak ortaya çıkan, milliyet esasına dayanan Türk Ocağı Cemiyeti başkanlığıdır. Resmi olarak 1912´de kurulup 1931 yılında ocağın kapatılarak Halk Evleri´ne dönüştürülmesine kadar hep başkan olarak kalmıştır. Türk Ocağı başkanlığı sırasında teşkilat kurma ve yaşatmada istisna bir yetenek olduğunu göstermiştir. Çalışkanlığı, bilgisi ve hitabet gücü sayesinde Türkçülük hareketinin halka ulaşmasında önemli rol oynamıştır. İzmir´in Yunanlılar tarafından işgalini protesto eden mitinglerin hem tertipleyicileri, hem de ateşli hatipleri arasında yer alır. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı´na Saruhan ve Antalya´dan mebus (milletvekili) seçilir. Bu mecliste ve meclisin Felâh-ı Vatan Grubu´nda (Vatanın Kurtuluşu), bir yandan Misâk-ı Millî (Milli Sınırlar) ile millî mücadele lehine, bir yandan da İngiltere aleyhine etkileyici konuşmalar yapar. Sarayın ihanet içinde olduğunu söyler. 23 Nisan 1920´de açılan Birinci Büyük Millet Meclisine Antalya milletvekili olarak girer. Meclisin en tesirli konuşan hatiplerinden biri olarak, devamlı Mustafa Kemal Paşanın etrafında kenetlenmeyi telkin eder. Cumhuriyetimizin ilk Milli Eğitim Bakanıdır. 1923´de T.B.M.M´ye bu kez İstanbul milletvekili olarak katılır. 1925´de ikinci kez Maarif Vekilliği görevinde bulunur. 1927´de yeniden İstanbul Milletvekili seçilir. 1931 yılına gelindiğinde, yurtdışında elçi olarak görevlendirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu doğrultuda Kahire, Belgrad ve Bükreş elçiliklerinden birini seçmesi önerilmiş, o tercihini defalarca ziyaret ettiği ve özellikle Romanya sınırları içinde yaşayan 350 bini aşkın Müslüman ve Hıristiyan Türklerin yaşamakta olduğunu bildiği Romanya´yı tercih etmiştir. Bunun üzerine 20.05.1935 tarihinde Bükreş´e birinci sınıf elçi olarak atanmıştır. Daha sonra 1939 yılında da aynı görev yerinde büyükelçiliğe yükseltilmiştir. 1943´de İçel ve 1946´da İstanbul Milletvekili seçilir. 1950´de Demokrat Parti listesinden bağımsız Manisa Milletvekili 1954´de DP´den İstanbul Milletvekili olur. 1957 ´de Hürriyet Partisi adayı olarak katıldığı seçimi kaybeder ve siyasetten çekilir. Tanrıöver´in "Namık Kemal" adlı ilk şiiri, Paris´te yayınlanan Şura-yı Ümmet gazetesinde çıkmıştır (1902). 1909´da Fecri Ati Topluluğuna katılan Tanrıöver 1911´de bu topluluktan ayrılarak, genç kalemler dergisi çevresinde gelişen Milli Edebiyat akımına bağlanır. 1912´de Milliyetçilik hareketinin İstanbul´daki merkezi olan Türk ocağına girer ve ertesi yıl bu kurumun başkanlığına getirilir. Türk Ocağı genel başkanı olarak Türkçülük ve Milliyetçilik yolunda çalışmalar yürütür. Etkili konuşmalarıyla güçlü bir hatip olarak tanınmıştır. İstanbul´da işgalci güçlere karşı düzenlenen açık hava toplantılarında daha sonra T.B.M.M kürsüsünde ve Kurtuluş Savaşı sırasında halkı aydınlatmak için gönderildiği Konya, Antalya gibi yerlerde hitabetin etkili örnekleri olan konuşmalar yapmıştır. Konuşmalarından seçmeleri, "Dağ yolu" (1928- 1931, 2 cilt), yazılarını da "Günebakan" (1929) adlı kitaplarda toplamıştır. 11 Haziran 1966´da ölmüştür.
|